[1]
Güneş gibi parlayan dev bir yarı-dairesel formun baskın olduğu bu yere-özgü enstalasyon, Tate Modern’in heybetli Turbine Hall’ünde sürükleyici bir ortam yaratıyordu. Ayna tavan -metaforik gökyüzü- güneş arkını yansıtarak daireyi tamamlarken, izleyicinin kamusal bir mekânda kendi varlığının bilincinde olma hissini kuvvetlendiriyordu.
Ancak sarı ve siyahın görülebileceği dar bir ışık aralığı yayan tek-frekanslı lambalardan oluşan ve altın kürenin aydınlattığı görsel alan, engin bir çift tonlu manzaraya dönmekteydi. Alanı kaplayan ve gelip geçici, uçucu, bulutumsu görünüm oluşturan sis de somut bir atmosferik havayı akla getiriyordu.
Birçok izleyici bu görkemli elektronik solaryum manzarasını oturarak, uzanarak ya da kendinden geçerek izlemişti. Eliasson burada, doğal fenomenlerin aşkın karşılaşmalarına romantize bakış ile bilimsel nesnelliğin ve onunla ilintili teknolojik medyaların rasyonalize yöntemleri arasındaki gerilimle ustaca oynamaktadır.
Sanatçı The Weather Project’de, izleyicilerin perdenin arkasına bakmalarını, güneşin ısı yayma ve sisin oluşma mekanizmalarını görmelerini sağlamıştır. Kendisinin belirttiği gibi: “Çalıştığım araçların ortaya konmasının faydası, izleyicilerin deneyimin kendisini bir yapı olarak anlamalarını ve böylece, daha ileri boyutta, bu deneyimin kendilerindeki etkisini sorgulayıp değerlendirmelerini sağlamasıdır.”
http://www.guardian.co.uk/arts/gallery/2008/mar/11/art?picture=332914757
http://www.tate.org.uk/modern/exhibitions/eliasson/about.htm